EYP (European Youth Parliament) için Stockholm’e gittim. 10 gün kaldım ve çok güzel geçti. Tarım ve kırsal kalkınma komitesindeydim (Agriculture and rural development) ve konumuz AB bünyesindeki hayvanlara yapılan muameledeki eşitsizliklerdi. Merak etmeyin yazı bu konuda değil. Dönüp dolaşıp bir Rum arkadaş buldum yine. Korkmayın konumuz bu da değil. Bu arada böyle konuşmayı da oradayken öğrendim. Bir konuşma yaparken “Özellikle farelere yapılan eşitsizliklerden bahestmeyeceğim.” diyerek aslında az da olsa bahsetmiş oluyorum 😉 ) Kıbrıslı bir kız vardı. Kıbrıs aksanıyla (çok şirin) Türkçe konuşuyodu. Evi Kuzey, okulu Güney Kıbrıs'taydı. Zaten bu sayede katılabilmişti. Eğer kuzeyde okuyor olsaydı tanınmıyor olacaktı.
Bu kız arkadaşımız delegasyonundaki tek Türktü. O yüzden arkadaşları diğer Yunanistan delegasyonu ile arkadaşlık kurarken bizim arkadaşımız diğer Kıbrıslılardan ayrı kalmıştı. Her ne kadar onu dışlamasalar da, o kendini dahil edemiyordu. Haliyle arkadaşımız da bizle takıldı ve açıkcası kendisini çok sevdim. O da bizi sevmişti sanırım. 10 gün boyunca yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Elime geçen fırsatı da kaçıramazdım. Hemen sordum “Kıbrıs’ta durum nasıl? Halk nasıl? 74’e nasıl bakıyorlar?”. Buna benzer bir sürü soruyu yanıtladı kendisi, ben de paylaşayım.
74 olmasa Kıbrıs’ta Türk kalmazdı diyor. Türkiye’den göç eden nüfusu sevmiyorlar. Türkiyeli Türklerle Kıbrıslı Türkler çok iyi kaynaşamamış. Açıkçası kendisi durumdan pek memnun değil. “Türkiye para yollar biz de yeriz.” diyor. aAcak yapılabilecek en iyi şeyin yapıldığını düşünüyor.