Çoğumuz oradan buradan Kanton Fuarı’nı duymuşuzdur. Kanton Fuarı her sene iki kere üç fazda; onbinlerce katılımcı, yüzbinlerce ziyaretçiyle gerçekleşiyor. Fuarda iplikten hediyelik eşyaya, makineden mutfak eşyalarına kadar aklınıza gelen birçok endüstri yer alıyor. Önceden beri merak ettiğim bu fuarın bir fazına annemle, bir fazına da kendi başıma gittim. Türkiye’de de birkaç fuar gezmişliğim var, küçük bir kıyaslama yapacağım.
En büyük fark ölçeği. Ortalama bir hızla gezdiğinizde boyutuna göre günde bir iki, en fazla üç salon gezebiliyorsunuz. Aşağıdaki kat planından görüldüğü gibi fuarda 41 salon var.
Peki bir salon ne büyüklükte?
Kısaca, masaj koltuğu ticareti yapıyormuş taklidi yapıp son model koltukları denemeniz gerekiyor sürekli.
Ama fuar birçok açıdan hayal kırıklığı oldu. Kanton Fuarı denince aklıma insandan geçilmeyen (Evet çok insan vardı ama genel anlamda Çin kalabalığından öte değildi), sürekli yeni ürünler göreceğim, her şeyin ucuz olduğu, insanların sürekli kenarda köşede buluşup iş konuştuğu bir yer geliyordu. Yeni ürün hiç görmedim mi? Gördüm, ama şaşırtıcı değildi. Bakın mesela:
Şimdi bu ürünü görmesem de olurdu. Terlik ticareti yapan biri için potansiyeli olan ürün olabilir. Gelelim ucuzluk meselesine. Yakın zamanda abim Sadık ofis yaptırdığı için ofis malzemelerini gezdik. Amacımız karşılaştırabilmek. Kimi ürünlerde uygun fiyatlar yakalayabildik. Türkiye’de 120 lira olan sandalyelerin bir alt kalitesi 40 dolar civarına satılıyordu. Ama açık hava bankları çok pahalıydı. Hatta annem geçen aylarda yaklaşık aynı fiyata 12 taksitle aldığını söyledi. İstisna mı? Fuarda Türk şirketlerini gezerken tanıştığım biri de eşi için dikiş makinesi aldığını, internette aratınca Türkiye’de aynı fiyata kargo dahil alabildiğini söyledi.
Fuarda ilgimi çeken bir başka şey de bazı standların önünde duran fuar bilgisayarlarıydı. Herkesin RFID’li yaka kartları var ve isterseniz bu makinelere kartınızı okuyup firmanın broşürünü kendinize, kaydolduğunuz eposta üzerinden gönderebiliyorsunuz. Çevreci ve pratik.
Fuarın 3. fazında bir salonu uluslararası katılımcılara açmışlar, bir çok Türk firma da vardı. Hatta sayılarla konuşursak geçen sene üçüncü fazda 4 firma varken bu sene 10; birinci fazda 30 firmayken bu sene 38 Türk firma katılmış. Bunların organizasyonunu da bir Ankara firması yapıyor. Gayet başarılı.
Sinirimi bozan bir şey olmasa şaşırırdık. Şirketler gezenlere numune dağıtıyorlar. Problem yok. Numune dağıtırken de numune verdiğiniz kişinin hedef kitlede olduğuna dikkat edersiniz . Mesela bir erkeğe hijyenik ped verilmez. Ya da 22 yaşında bir erkeğe bu ürün verilmez:
Satış personeli eksik olmasın bana bu kel örtücüyü verdi. Elime tutuşturunca yüzüne baktım, “Bayım sizi 10 yaş daha genç gösterecektir.” dedi. Gözlerinin içine baktım, göz bebeğinin en içine kadar, ve “12 yaşında mı gözükeceğim?” dedim. Yanındaki hoş görünümlü olmayan (tamam belki de hoştu, bilmiyorum, dikkat etmedim) kız da “Aaa, 22 yaşında mısınız?” dedi. Yani doğru hedef seçmenin yanında güçlü de bir matematik var ortada.
Önceki paragrafı biraz alınmışım gibi yazdım ama aslında alınmadım. Ürünü kullanma niyetim yok ama onlara da suç bulamam. Gerçekten de saçımda azalma var ve gerekli önlemleri aldığımı düşünüyorum. Kadın okuyuculara şöyle özetleyeyim, size selülit kremi verilmiş gibi düşünün.