Bursa - Memleketim olsa üzülmem
Bu bayram ne bir yere gitmek istedik, ne de İstanbul’da kalmak. Çözüm mü? İki günlüğüne Bursa’ya gidip hem dinlenecek vakit bulduk, hem de güzelce gezdik. Amacı tam belli olmasa da turizmin birkaç dalına (kaplıca, yemek, kültür ve tabi ki Instagram) ayrı ayrı dokunan bir geziydi. Oteli seçerken termal su ve iskendere yakınlık temel iki kriterdi.
Sabah 7.15’te uyandık ve Pendik’e doğru yola çıktık. Feribotla Yalova’ya geçtikten sonra vakit kaybetmeden, artık karnımız da acıkmaya başlamıştı, Cumalıkızık’a gittik. Bir köy evinde kişi başı 15 TL’ye tıka basa doyduk. Patates köftesi, beyaz peynir gibi yöreselliğinden şüphe duyacağınız şeylerin yanında çok lezzetli gözlemeler, reçeller yedik. Özellikle oturma planı oldukça keyifliydi.
Cumalıkızık annemin fotograf kursu zamanlarından bildiği bir yerdi. Vaktinde gezip güzel fotograf çekmişlerdi, tarihi Osmanlı konakları, dar taş sokaklar, çeşmeler, Osmanlı’dan da öncesine ait eserler gezinin kültür kısmını tatmin edecek kalitedeydi.
Sokaklarda iyice dolanıp az kalsın Bizanslı tüccarlardan illallah edecekken gerçek dünyaya döndük ve otelimize yerleşmeye karar verdik. Neticede pusetle sokaklarda gezmek imkansızdı ve kokusu insana yorgunluğunu unutturan Selim’i taşımak anlayamadığımız bir sebepten ötürü zorlaşmaya başlamıştı.
Otelde bizi güler yüz ve hazırlanmamış bir oda karşıladı. Şikayetlenmeden hazır olan odaya gidip yerleşmeye / dinlenmeye başladık. Artık sabırsızlandığım için kaşla göz arasında mayomu giyindim ve abimi önce spor salonunu ardından kaplıca olanaklarını test etmeye çağırdım. Henüz spor salonundan çıkmadan Nazlı geldi ve güzel haberleri verdi. Kaplıca tesisini böcekler basmış. Yukarı havlu almaya çıktığımda birkaç dakika içinde abimler de odaya geldi, böcekler de kaplıcaya girme konusunda ısrarcı.
Tabi 10dk geçmeden problemin çözüldüğü haberi geldi. Bu kadar kısa sürede düzeleceğine ihtimal vermeden indik, ve evet, böcek falan yoktu. Sıcacık suda kaslarımız ve kemiklerimiz bayramdan nasibini aldı. Artık acıkmaya başlamıştık, üzerimizi giyindik ve iskender yemek için yola çıktık.
Şimdi iskenderi nerede yiyecektik? İskender’de mi? Uludağ Kebap’ta mı? İskender çarşı içinde güzel konumuyla ön plana çıksa da bir şey markalaştıkça tadı kalmıyor dedik, üzerine de otel Uludağ Kebap çok güzel dedi, kalktık Uludağ Kebap’a gittik. Küçük bir salonda küçük masalar ve sandalyelerle zor da olsa başımızı sokacak bir yer bulduk ve vakit kaybetmeden 4 iskenderi söyledik. Çok da acıkmıştık, ne yesek güzel gelecekti. Ya o kadar aç değildik ya da ortada ciddi bir problem vardı. Yemekten mutlu olmadık. Herhangi bir iskenderdi. Bursa’da yemek isteyeceğiniz tarzda bir iskender değil. İskenderli yedik, hesabı ödedik ve hala aç olmanın gazıyla “Zaten insanlar bir buçuk yiyor.” dedik ve iki iskenderi dört kişi paylaşmak üzere İskender’e gittik. Ciddi bir fark vardı. Ve başa dönersek, İskender’in marka olmasının bir sebebi varmış dedim 🙂
İkinci gün Koza Han, Ulu Cami, Bakırcılar Çarşısı, Emir Han gibi yan yana bulunan yerleri gezerek geçirdik. Bursa Ulu Cami’yi duymuşsunuzdur. 12 kubbeli, dev, çok güzel bir cami. İçinde Memlüklerden kalma Kabe örtüsü ve dev bir havuz var. Ama beni en çok etkileyen bu caminin sadece 3 senede yapılmış olması! Sanki belediye yıkmadan bitirmeye çalışılmış gibi 🙂
Koza Han gezdiğim çarşılar ve hanlar içinde en güzeliydi. İçindeki dükkanlar hep aynı şeyi satsa da atmosferi çok güzeldi. Cıvıldayan kuşlar, çay ocaklarıyla dolu bir avlu ve kalabalığa rağmen sakin olma hali. İçinden dört tane ipek tablo aldık. Ben mantığını ve özelliğini anlayamasam da annem fazlaca beğendi ipek üstüne baskı konseptini.
Daha önce Bursa’ya birkaç kere gelmiştim, ancak ilk defa bu kadar gezebildim. Kesinlikle tekrar gelip gezeceğim. 2 güne 3 iskender, 32 fotograf, birkaç emlak ilanı ve sayısız çay sığdırdık.
Peki neden memleketim olsa üzülemem? Bursa çok ama çok güzel bir şehir. Havası güzel, doğası güzel, yemekleri güzel. Hem tarım hem hayvancılık için gerekli alanlar ve tesisler var. Şehir yeterince büyük. Servisli ve sanal ofis hizmeti sunan tesisler bile var. Sanayisi gelişmiş, limanı var. Önemli yerlere yakın. İstanbul, Ankara, İzmir üçgeninin tam ortasında yer alıyor.